24 Aralık 2009 Perşembe

En çok büyüdüğüm yıl



















Daha ilkokuldayken hep konuşurduk arkadaşlar arasında... 2000'e nasıl gireceğiz acaba? Sonra lisede başka arkadaşlar katıldı hayatıma, sorunun içeriği değişti haliyle ama heyecan aynıydı. 2000'e nerde girsek? Dünyanın en önemli meselesi. Öyle ya koskoca milenyum... Çılgın olmalı, yaratıcı olmalı... İçmeli, içirmeli, kadeh kaldırmalı. Bir geceden sabaha neler sığdırılabilirse, coşku, müzik, dans, kırmızılar, arkadaşlar, sokaklar, partiler... Koskoca 2000'den bahsediyorduk, kolay değil. Hayalgücümüzü zorluyorduk. Birbirimize 2000'de ulaşacak kartlar yazıyorduk. PTT'nin öyle bir hizmeti vardı yanılmıyorsam.
(Sahi ne oldu onlara,yalan oldu galiba)

Saatler hızla o zamana yaklaştığında,nereye baksak karşımızda patlangaçlı, ışıltılı 2000 tarihini görür olduk. Manşetler, isimler, markalar hep milenyum kelimesini ekledi ötesine berisine...
1999'u 2000'e bağlayan gece geldiğinde ve saatler 12.00'yi vurduğunda hayatımın en içten duasını ediyor buldum kendimi. Hayalgücümü o kadar zorlamıştım o güne kadar nerede girerim yeni yıla diye, ama 2000'e evimden kilometrelerce uzakta bir yoğun bakım kapısının önünde gireceğimi hayal bile edememiştim. Soğuk floresanlı yoğun bakım kantininde gece gündüz, farklı 'can'ların nöbetini tutan, ama o canların hepsi için ayrı ayrı dua eden bir grup insandık biz. 'BİR' olmayı öğrenmiştik birkaç gün içinde... Paylaşmayı, gerçekten dinlemeyi, umut etmeyi, umut vermeyi, umutlar bittiğinde destek olmayı... Büyümüştük başka bir deyişle... Kantinde bir şey yiyip içmeyeni, yorgunluktan uyuyakalanı dürten bir adam hatırlıyorum, onun derdi başkaydı... Kanıksamıştı, bizim dehşetle yaşadığımızı...
Saatler 12.00'ye yaklaşırken kazanın bir rüya olmasını dilemiştim. Ama bu dilek gerçek olamadı tabii. Sonraki dileğim, sağ salim babamın koluna girerek, o hastaneden çıkmaktı. O da... olamadı.
O yıl anladım... O yıl öğrendim... O yıl çok büyüdüm.
Şimdi şükrediyorum verilen her yeni gün için. Sevgi ve sevinç yönetsin istiyorum hareketlerimi.
Garanti arıyorsan, bir beyaz eşya mağazasına git diyorum kendime. Hayatı 'şimdi'nin güzelliğinde yaşamaya çalışıyorum. Rüzgara karşı değil, rüzgarla uçmayı öğrenmek istiyorum uyum içinde... Öyle olmayı seçiyorum...

Bana bunları öğretenlere selam ediyorum, yeryüzünden...

Bu yazı öykü atölyesi için yazılmıştır: http://oykuatolyesi.blogspot.com/2009/12/yeni-kelime-2010.html
Foto: Gettyimages

4 yorum:

  1. Sevgili Deniz, hüzünle okudum yazını ama hayatta her şeyin yaşanılarak öğrenilmek zorunda olmasının bilinciyle yazılmış her bir satırı ne güzel...
    Dilerim her gelen yeni yıl sana mutluluk versin..
    Sevgiyle.
    Dilek / Öykü Atölyesi

    YanıtlaSil
  2. Size bunları öğretenin 'siz' olduğunu da biliyorsunuzdur öyleyse. Her yaşam bir başka deneyim...
    Anlatımınızdaki duruluğa özellikle teşekkür.
    Sevgiler...

    www.gevezekalem.com
    www.renklitasarimlar.com

    YanıtlaSil
  3. Takip etmek istediğim bir bloga shipsniz. inşallah daha ra gelştrirsnz. başarılar size..

    YanıtlaSil