29 Temmuz 2010 Perşembe

Hepimiz 3 kişiyiz...


Olduğumuz, olduğumuzu sandığımız ve
başkalarının kafasındaki algımız...
Birileri sizi etiketliyor,
birileri kendilerinde olanı size yansıtıyor,
birileri sizi bir kalıba sokuyor,
ya da siz belki de içinde olduğunuz
kalıbın farkına varmıyorsunuz.
3 kişi BİR olduğunda herhalde
sorunu ya da soruyu çözüyorsunuz...

22 Temmuz 2010 Perşembe

Yol


Bir söz var çok sevdiğim
"Hayatta iki seçeneğin var;
ya bir yol bulacaksın,
ya da bir yol yapacaksın."

Kapana kısıldığını hissettiğinde,
nefesin kesildiğinde,
başka seçenek yok mu diye kendine sorduğunda
hatırla...
Kimler ne yollardan geçti, ne yollar buldu, ne yollar yaptı sıfırdan.
Hatırla!

20 Temmuz 2010 Salı

Beyaz



Önce beyaz vardı.
Her şeyin öncesinde.
Tertemiz, hep yeniden başlarcasına...
Hep yeniden bulmak için.
Gökkuşağının tüm renkleri doluştular yerlerini alabilmek,
bir yaşama tanık olmak için.
Hiç dokunulmamış, daha önce hiç düşünülmemiş.
Kendi imzasını atabilmek için yaşamın renklerine
geldi insanlar.
Beyaz bir sayfayı kendileriyle doldurmaya...
Beyazın en iyi yaptığı iş
yaşamın renklerini yansıtmak değil miydi zaten?

16 Temmuz 2010 Cuma

Tepki dediğin saatli bomba


Hiç düşündün mü kaç tepkini attın içine bir zamanlar,
sustun, yuttun, sineye çektin?
Sorun çıkmasın, kimse üzülmesin dedin.
Büyüttün, biriktirdin attığın yerde...
Bir gün son damlanın damladığı o hırçın saniyede,
boşalttın hepsini, bulduğun yere...
Oysa tepki zamanında verilmeli...
Gerçek şiddetinde olabilmesi,
abartılmaması, gereğinden fazla anlam yüklenmemesi için...
Düşünmeden, kırıp döküp yıkarak değil elbette.
Ama hissettiğini, empati kurulmasını sağlayacak kadar yansıtarak.
Bugün okudum bir yerde, pasif kalmalar agresif olmaları getiriyormuş beraberinde.
Yani ya tepkisiz kalarak, iç cebimizde bir saatli bomba taşırız,
ya da tam tepki vermemiz gerektiğinde
müdahale eder, bombayı etkisiz hale getiririz.
Tercih her zaman olduğu gibi bizim.
foto:canvaz.com

2 Temmuz 2010 Cuma

Yazmak şifadır...


Çıkart kınından kelimeleri...
Simsiyah keskin bıçaklar gibi batır beyaz kağıda...
Bir cerahatın akması gibi açılsın yaraların.
Akıt içini, boşalsın iltihabın.
Yazdıkça kelimelerin şifa getirdiğini göreceksin.
Kaleminin dokunduğu her
yara irinlerinden temizlenecek.
Bir gün geri döndüğünde
hiçbir iz kalmadığına şaşıracaksın içten içten.
Çünkü yazmak şifadır.
Şifalıdır yazdıkların...

1 Temmuz 2010 Perşembe

Kızmayın...


Kızmayın hiçbir şeye... Hiçbir faniye...
Hiçbir düzene, düzensizliğe.
Düşünce ya da düşüncesizliğe.
Vara ya da yoğa...
Hiçbir şey kalıcı değil.
Hiçbir durum, hiçbir kimse.
Bir an... Her şey sadece şu an.
Hayattayken, hayat varken,
böyle olduğunu kabul edin sadece.
Bulutların geçişi gibi,
her kızgınlığın geçeceğini bilin.
Ama kızarken kaybettiğiniz anların bir daha gelmeyeceğini de unutmayın.
Kabul edin sadece.
Sevmek zorunda değilsiniz.
Kabul edin...
Ve şükredin, şu an hayattaysanız, nefes alıyorsanız...
Kötü bir haber aldığınız bir günü düşünün,
kızdığınız her şeyin ne kadar anlamsız geldiğini
hatırlıyor musunuz?
Şükredin, iyi gününüze...
Şükredin...