11 Ağustos 2010 Çarşamba

İlahi zamanlama


Bir tohum bile açmıyor günü gelmeden...
Bir meyve düşmüyor dalından olgunlaşmadan.
Kendimizi ne kadar yırtsak
günü gelmediyse olduramıyoruz bir şeyi.
İlahi saat çalmadıysa eğer,
ne bebek düşüyor rahme,
ne kiralık ev bulabiliyorsun,
ne satın alabiliyorsun,
ne iş kurabiliyorsun...

Ama bir de zamanı geldiyse
ordu gelse, Çin seddi önüne dikilse
hiçbir şey durduramaz seni...
Bir kez daha kulağım kapıda...
İlahi zamanlamada.

10 Ağustos 2010 Salı

Sen de mi seviyorsun eleştirmeyi?


Herkes, her şeyi eleştiriyor etrafta.
Salına salına...
Birinin yürüyüşünü, birinin konuşmasını,
birinin ağzını, birinin burnunu...
Kimse çantasını açıp, aynasını çıkartmıyor içinden...
Vıcır vıcır eleştiriyorlar.
İçlerinden gelen özeleştiriyi duymamak için olabilir mi acaba?
Acaba kendini duymamak isteyenler midir daha 'noktasız' konuşanlar...
Herkes ben bu yollardan çoktan geçtim deme telaşında...

Hatta bloglarda...
Ben onları yıllar önce yazmıştım..
Aman o da yazılır mıymış havası.
'Diğerleri'ni sıradanlaştırma çabası.

Eleştirmeden önce hoşgörmeyi denesek,
olmuyorsa özümüze, içimizdeki sese kulak versek..
Belki eleştirimizin kaynağı oradadır kim bilir?