3 Kasım 2011 Perşembe

Ne büyüksün sen EGO!

Elimizde boyumuzdan büyük, balon gibi egolarla dolaşan
kocaman çocuklar gibiyiz. 
Kimin balonu daha büyük diye kanıtlamak telaşındayız sanki.
Yanlışlıkla bir iğne değip de, küçükten hava kaçırmaya başladığında 
dikleniyoruz, hırslanıyoruz, kızıyoruz, öfkeleniyoruz.
Öfkenin kaynağı da korku bi yandan.
Öyle ya balonumuz sönerse, diğer çocukların karşısında ezilir miyiz?
Geçen gün Migros'ta anne ve teyzesiyle alışveriş yapan bir çocuk gördüm.
Dışarıdan bir başka kadın gelip çattı anneye
çocuğunuza sahip olun diye. 
Oraya buraya çarpıyormuş.
Anne ve teyze kendilerini kaybetti.
Teyze gidip, kadına dikleniverdi.
-SEN BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN?
En fazla kim olabilirdi? 
Herhangi bir insandan fazlası mı?
Neden korkuyordu ki bu öfkenin altında gizliden?
Değersiz bulunmaktan ya da altta kalmaktan mı?
Bütün market inlemeye başladı.
Güvenlik geldi. Ona da bağırdı:
-VİDEO KAYITLARINI İNCELE! ATTIR BU KADINI!
SEN BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN?

Onun kim olduğunu bilmiyordum, bilmiyorduk.
Ama benim asıl merak ettiğim bu bağrışların neden olduğunu bile
anlamadan, dehşetten gözleri kocaman olan 2 yaşlarında olan kızın büyüyünce 
KİM OLACAĞI idi...

Arada ego kontrolü yapıp, fazla havayı boşaltsak
daha makul boyutlardaki egolar yan yana geldiğinde daha keyif almaz mı?

26 Ekim 2011 Çarşamba

Korkular


En büyük tutsaklık korkuyla gelen.
Korkunun içinde hapsolmak 
insanın en çok elini kolunu bağlayan.
Deniz görünür ya şöyle ucundan.
Aslında bir adım atsak, 
kolumuzu atıp da kapının kilidini açabiliriz belki.
Ama korkudan güçlü muhafız yok. 
Önce kabul edip korkumuzu, sonra onu dönüştürmek
en büyük dileğim. 

18 Ekim 2011 Salı

Affetmek

İnsan en zor kendini affeder.
Ama bunu başardığında
her şeyi, herkesi, tüm dünyayı, hatta tüm evreni
bambaşka bir gözle 
fark eder.
 

9 Eylül 2011 Cuma

Şefkat

Bugün geçmişine biraz şefkat göstermeye ne dersin?
Tarihinle barışmaya, hatalarınla kucaklaşmaya...
Kendine de önyargıyla yaklaşır insan bazen.
Gereksiz yere şefkatsiz...
Gel kucaklayalım dünümüzü, bugünümüzü,
dolayısıyla geleceğiimizi.
 



8 Eylül 2011 Perşembe

Vedaların ardından

Dünyaya biri veda ettiğinde,
gösterdiğin tepkiler, kurduğun cümleler 
realiteni etkiler unutma!
 Yaşam kadar ölüm de bir seçimdir sonuçta.
Bugün acılı biri, kötü olabiliyorsanız kötü olun,
İyilere olan oluyor hep, dedi.
Hiç de doğru değildi.
Dedem vardı en güzel örnek.
80 küsurlarına kadar yaşayan bir melek 
olarak kaldı hep kalbimde.
O sözleri söyleyen dil acılıydı.
 
Ama inanç listesine alınmamalıydı bu yargı,
alınmadı.
 



 


25 Temmuz 2011 Pazartesi

Dokunduğun hayatlar

Her yaşama dokunuyorsun bir şekilde...
Dokunduğun yaşamı, çiçeklendirip, yeşillendiredebilirsin.
Kökünü kazıyıp, çürütedebilirsin.
Ha bu benim için ne değiştirir diyebilirsin.
E sen bilirsin.

Kıyas zehri...

Hep başkasını gözleyen,
hata bulmaya meyleden,
içinde bulunduğu durumu ya da durumları
başkasıyla kıyaslamadan duramayan...
Zehirdir tattığın ve yaydığın...
Yola kıyasla çıkma, bi bakmışsın
onun ayakkabısı vurmuş ayağını...
Şaşıp kalmışsın kıyasının zehrine.

27 Haziran 2011 Pazartesi

yeni dünya misali

 
 
 
 
 İnsanlar mıdır değişen,
hisler mi? Yoksa nasıl açıklanır, sen aynı senken,
verilen tepkilerin farklılığı? 
Zaten zorken üç çekirdek bir meyveye bürünmek,
'yeni dünya' misali...
 Çekirdek daha kendi anlamazsa meyvesini,
nasıl durur göğsü siper dış dünyaya? 
Nasıl açar kendisini.


2 Mayıs 2011 Pazartesi

Böyle...

Geç gelen zafer, ya da geç kalan adalet
 sevindirmez insanı...
Dökülen onca gözyaşı, arada yıpranan onca can olunca...
Sevinçten uçamaz insan...

4 Nisan 2011 Pazartesi

Ne kadar esneksin?


Günlük küçük detaylara çabuk alışmalı insan.
Oraya gidecekken buraya gitmeye,
onunla görüşecekken, öbürünü görmeye.
Öyleye değil böyleye.
Koskoca değişimlerden geçerken dünya,
sağlam durabilmek için 
esnek olmak gerek esnek...

1 Nisan 2011 Cuma

Eğri oturalım, doğru konuşalım

İstediğin gerçekten işimi kolaylaştırmak mı?
Yoksa başka mı maksadın?
Benim için yapıyormuş gibi
kendi kafandakini yaptırtmaya çalışınca
sanıyorsun ki anlamadım!

31 Mart 2011 Perşembe

Nazik ol...

Önce kendine nazik olmalı insan.
Daha anlayışlı davranabilmeli.
Bu kadar kolay verip veriştirmemeli.
Belki bugün bir yardım eli uzattın.
Belki birinin gününe neşe kattın.
Belki gülümsettin, 
ya da düşündürdün.
Ya da bir sır tuttun. 
Kimse tutamazken.
Belki birini kırmamayı başardın.
Belki vücuduna iyi baktın.
Belki yeşillikle güçlendin.
Yapmışsındır bişeyler...
Kendine karşı biraz nazik ol yeter. 



30 Mart 2011 Çarşamba

Ying yang dengesi

Fazla karanlığa baktığında gerçeğe kör olursun, 
ama hep iyilik istediğinde de
kötülüğü güçlendirirsin.
Ying yang gerek.

29 Mart 2011 Salı

Olumlama

Evren güvenli bir yer.
Karşımıza hep iyi insanlar çıkıyor.
Herkes bize faydalı olmaya çalışıyor.
Huzurluyuz.
Güvendeyiz.
Biz de iyilikle doluyuz.
Verdikçe alıyoruz.
Hep ihtiyacımız olan cevabı ve yardımı etrafımızda buluyoruz.
Sihirli bir elin bizi ve çevremizi koruduğunu hissediyoruz.
Biliyoruz.

Bugünlerde bu olumlamaları daha çok kullanmalıyız belki de.

10 Şubat 2011 Perşembe

Dinginim aksine...

Hiç oldu mu size?
Neşeli bir anınızda, gerginsin diyen.
Ya da bambaşka bir halet-i ruhiye içindeyken siz,
sizi bambaşka gören.
Ne hissettiniz o anda?
Anlaşılamamak, yansıtamamak, yalnızlık?

4 Şubat 2011 Cuma

Yeni ay...

Bugün yeni ay doğacak.
Yeni şeyler söylemek, planlamak istiyorsan tam sırası.
Bırak ayın çekim gücüne kendini,
su gibi akışkan, su gibi esnek, su gibi kolayca yol al...
Yardım gerekirse, yeni ay tutar elini...

3 Şubat 2011 Perşembe

Sıcak kalp

Yüreğinin üşüdüğü günlerde, kalbindeki sıcak köşeye sığınabilmelisin.
Lazım olduğunda gidebilmek için de, 
o sıcak köşeyi hiç ama hiç kaybetmemelisin.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Gülen yüz...

Adının içinde vardı neşe... 
Hep güler yüzlü bir imaj çizdi.
Yok muydu derdi tasası?
Nasıl olmaz kesin vardır.
Ama neşeyle bakmayı seçmişti yaşama anlaşılan.
Öyle gözüküyordu.
Keşke bu kadar acele etmeseydi gitmek için.
Onun gibilere şu suratsız dünyada bu kadar ihtiyaç varken.

1 Şubat 2011 Salı

Paralel hayatlar

Aynı yöne baktığınla, aynı yöne gittiğinle paralel bir hayat yaşarsın.
Ama paralel çizgilerin arada kesişmesi gerekir ki,
ortak bir yaşam sürülebilsin.
Yoksa öyle, iki çizgi, birbirine dokunmadan uzayıp gidiverirler tüm yol boyu.

Eşitlik ve adalet


Ne zaman gerçekten adil olursun biliyor musun?
Eşitliğin her zaman adalet olmadığını öğrendiğin zaman.
Elmayla armutun aynı ağaçta olgunlaşmadığını gördüğün zaman.
İyiye iyi demeyi yük görmeyip,
kötüye haddini bildirebildiğin zaman.
Haklıyla haksızı ayırt etmek zordur, 
ama adil olmak kadar değil...

5 Ocak 2011 Çarşamba

Dedikondu

Dedikodu ruhun gecekondusudur. 
Derme çatma, geceden sabaha iki kalas, bir kazmayla 
çıkar ortaya.
Doğal güzelliği bozar, yorar, hırpalar.
Ve hapseder içine insanı.
Bir zaman sonra insan, kendi yaptığı dedikodunun tutsağı olur.
İyi şeyler düşünmek istese bile dedikoduyu yaptığı kişi ya da olayla ilgili,
yapamaz. Çünkü söylediği şeyler, bağlar onu. Bağlar elini, ayağını...
Artık söylediklerinin arkasında durmak zorundadır.
Kötü şeyler yaydığı için kötü olmalıdır

Dedikonduları yıkmadan özgürleşemez insan...


4 Ocak 2011 Salı

Hadi kucaklaş

O ve sen.
En aykırı yanın. Bir araya gelirsiniz bir gün, er ya da geç.
 Ulaşmak için en 'kendin' olan yanına, o aykırı yanını kucaklaman gerekir.
Ki çok zordur, zorludur. Düşmanına sarılmak gibi. Ya da buz gibi bir mermere...
Duvara toslamak gibi. 
Göz göze bile gelemediğinle kucaklaşmanı ister evren. 
BİR olduğunu göstermek için.