11 Haziran 2010 Cuma

Ah siz...


Niye kapatıyorsunuz bütün kapıları?
İletişim kurulmasını istemiyorsunuz kendinizle.
Soğuksunuz, uzaksınız, zırhlı.
Belli sevgisiz geçmiş çocukluğunuz.
Hırsla bakıyorsunuz hayata, etrafa.
Acıttıkça hayata tutunuyorsunuz.
Ya da acıtmaya tutundukça,
acıtıyorsunuz kendinizi.
Kelimelerinizi sakınmıyorsunuz,
süzmüyorsunuz şefkat süzgecinde.
Aslında bunca öfkenizin arkasındaki
titreyen, küçük çocukları görmek mümkün dikkatli bakınca.
Çünkü öfke, korkudan doğar.
Korkudan sebep palazlanır.
Kısırdöngünüzü kırmanız zor tabii.
Kırmaya, yıkmaya, direnmeye, uzlaşmamaya
programlı beden.
Ah bir delebilsek alışkanlıklarla kabuklaşmış çelik yeleklerinizi...
Sizi bütün dünyadan korurken, içeri sevginin de giremediği.
O zaman görürdünüz. Aslında size karşı olanın bütün dünya olmadığını,
yalnızca kendinizle savaştığınızı her gün anlardınız.
Ah siz, büyümüş ama hala şefkatsizlikten kara kuru kalmış
sizler, ne olurdu kendinizi yok etmeden önce,
şöyle bir aynaya bakabilseydiniz...
En karanlık yerde bile ışığın girebileceği bir çatlak bulunur demiş üstad Cohen,
belki aynada o ışığı siz de görürsünüz.

4 yorum:

  1. çok güzel... evet ben de sevmiyorum bu hırslı varlıkları; korkakları, kendini bir b.k sananları. Belki de haklısın sevgisizlikten oluyor tüm bunlar ...

    YanıtlaSil
  2. kapıları sımsıkı kapatsanda ışık sızıp girer içeri nasılsa!..

    sevgisizlik en büyük yara!..
    sizi izleyeceğim sitenizin içeriği çok güzel...

    sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  3. peki o catlaklari kapamaya calisanlar??? onlara ne yapacagiz???

    YanıtlaSil
  4. Kendimizi aşağı çekenlerden mümkün oldukça uzak kalmak en iyisi...

    YanıtlaSil