İzlediğimiz spritüel gelişim, bunun adı ister din olsun, ister farklı yöntemler ‘YOL’ olarak adlandırılıyor.
Hepimizin iyi bir insan olmak, iyi hissetmek, ruhumuzun tekamül etmesi, yaradanı veya evreni hoşnut kılmak için yaptıklarımız, okuduklarımız, ibadetimiz, meditasyonumuz var. Hepimizin bir YOL’a çıkış hikayesi var. Bir an içimizde zillerin çaldığı, kalbimizin ısındığı, bir çağrı duyduğumuz, yola çıkmak için karşı koyulmaz bir istek ve tutku duyduğumuz bir gün ya da günler var…
YOL’un en temel özelliklerinden biri bu karşı koyulmaz ‘yolculuk isteği’…
Sesi duyar kıvama gelmek. Sesi duymayı istemek. Hazır olmak. Güvenmek… Emin olmak… Hissetmek… Bilmek.
YOL’un engebeli olduğu noktaları da öğrenme fırsatı olarak görmek.
Zorla kimse kimseyi yolculuğa çıkartamaz. Ancak YOL’u anlatır.
Zaten gerçek yolcu gideceği yolu kendi bulur, YOL’u anlatanı da…
Yürekten bağlanır yola…
Başka türlüsü zulümdür, günahtır, karmadır…
Kimseyi daha spritüel, daha dindar yapamazsınız. Sadece yolda gözükürler ama bedenen ordadırlar.
Fiziksel olarak ayakkabıları eskir, yürekleri genişlemez.
Bugün yüreğime bu kelimeler doğdu :
“Zorla çıkarılan her yolculuk bir sürgündür.”
“Aşkla yürünen her yol cennet!”
Herkese iyi YOLculuklar…